1.Antalya Şairler Buluşması - Komisyon Üyesi Rasim Köroğlu'nun Konuşma Özeti
Komisyon 5:
Ozanların Sorunları
OZANLARIMIZIN
SORUNLARI
Rasim KÖROĞLU
Orta-Asya'da
görülen Ozan-Baksı Geleneğindeki şair tipleri günümüzde halk şairi, saz şairi,
halk ozanı, aşık adı altında devam etmektedir. Edebiyatımızın oluşumunda ve
gelişiminde ozanların önemi yok sayılamayacak, inkar edilemeyecek kadar
önemlidir. Ne acıdır ki edebiyatımızın adeta kurucusu olan ozanlarımız bu günün
toplumunda eski önemini ve işlevini kaybetmiştir. Mutlaka yaşaması ve
yaşatılması gereken bu gelenek yok olmaya doğru gitmektedir.
Edebiyat
tarihimiz içerisinde toplumsal değişme ve gelişmelere göre kendisini yenileyen
bu gelenek günümüzdeki hızlı gelişime ayak uydurabilmenin sıkıntılarını
yaşamaktadır. Baş döndürücü bir hızla gelişen teknoloji ve toplumsal yapı
kültürel dokuyu da şekillendirmektedir. Ozanlar bu değişimde nerede olmalıdır, hangi
görevi yüklenmelidir. Bu konu hala netlik kazanabilmiş değildir.
Bu
toplumsal değişim ozanlarımızı yeni arayışlar içerisine sokmuştur. Fakat bu
arayışlar belirli bir bilince dayanmamaktadır. Ekonomik sıkıntılar ozanları
şuursuz bir yapılanmaya doğru itmektedir.Aşıklık geleneğine olan bağlılık hızla
yok olmaktadır.Ozanlarımız ailelerini geçindirebilmek için ticari bir kaygıyla
hareket eder hale gelmiştir. Bir çok ozanımız adeta sahne sanatçısı edasına
bürünmüştür. Sıkı sıkıya geleneğe bağlı kalmanın ekonomik açmazlarını
çözmeyeceği gerçeğiyle karşı karşıyadırlar.
Köyden
kente olan göç ozanların hitap ettiği hedef kitleyi değiştirmiştir. Sağlıklı
kentleşememenin getirdiği arabesk kültür yapısı yeni bir müzik ve şiir, sanat
anlayışını da beraberinde getirmiştir.Ozanlarımız gelenekle olan bağlarını
zayıflatmışlar,adeta ustalık çıraklık ilişkisi yok olmuştur. Ustalık- çıraklık
ilişkisi ile edinilecek bilgi ve tecrübe diğer bazı kanallardan edinilmeye
çalışılmıştır. Yazılı kaynaklardan, radyo ve televizyonlardan, çeşitli müzik
araç ve gereçlerinden edinilen bilgiler sadece nazari bilgilerdir. Daha önce
usta yanında yetişen çıraklar ustalarının gözetiminde ve denetiminde zaman
içerisinde olgunlaşır makam,usul edep erkân öğrenirler ve giderek diğer usta
aşıklarla aynı aşık fasıllarında bulunurlar,onlarla karşılaşmalar yaparlardı.
Ustası tarafından yeterli olgunluğa eriştiğine kanaat getirilen aşık artık
kendi başına dolaşmaya ve diğer aşıklarla karşılaşmaya başlardı. Bu gün
ustalık- çıraklık geleneğinin devam etmesine engel olan en önemli faktör
ekonomik sıkıntılardır. Bu yirminci yüzyılda yetişen Aşıklık geleneğinin en
önemli ismi Aşık Yaşar Reyhani kaderiyle başbaşa bırakılmış bir şekilde
yoksulluk içinde yaşarken yaptığı bu işten para kazanamayan insanları buralarda
tutabilmek mümkün değildir. Usta yanında kalarak yetişecek aşıklar geçimlerini
sağlayacak bir gelir elde edemeyeceklerdir. Bu bilinen ve görülen bir
gerçektir.
Ustalık
- çıraklık ilişkisinin yok olması bu gün gelinen noktada aşıklık geleneğine ait
bir çok bilgi ve beceriden yoksun aşıkları türetmiştir.Dünün bir çok ümmi aşığı
ustalık -çıraklık ilişkisi sayesinde divan şairlerini etkileyecek güce
erişmişler divan şiirinin en büyük şairlerinden Nedim'e dahi hece ile bir şiir
yazdırmışlardır. Aruzun dilimize uygun kalıplarını kullanarak divan edebiyatı
nazım şekillerinden Semai, Selis, Kalenderi, Vezn-i Ahar, Divan'a ait örnekler
vermişlerdir. Oysa bu gün koşmanın ve semainin dışına çıkabilen örnekler çok
azdır. Koşmanın sadece Düz Koşma ve Koşma-Şarkı şekilleri kullanılıyor. Ayaklı
koşma, Zincirleme Koşma, Zincirbent Ayaklı Koşma,
Yedekli
koşma, Musammat Koşma'ya ait örnekler yok denecek kadar azdır. Bütün bunlar
aşıklık geleneğini bir kısırlık içerisine itmiştir. Dilimize mahalli deyimleri,
kelimeleri, atasözlerini taşıyarak da katkıda bulunan aşıkların yeterli düzeyde
gelişebilmeleri hem şiirimiz hem de dilimiz için çok önemlidir.
Bütün
bunların nedeni; aşıkların içine düştükleri ekonomik çıkmazlar ve kültür
yapımızın kendi öz kaynaklarından uzaklaşmasıdır. Geçmişte bir çok aşık ümmi
idi ama cahil değillerdi. Bu gün aşıklarımız örgün eğitimin çeşitli
kademelerinden mezun olmuşlardır. Fakat ustalık - çıraklık ilişkisi zayıfladığı
için daha verimli hale gelememişlerdir.
Aşıklık
geleneğinin sağlıklı bir şekilde yaşabilmesi ve toplumdaki görevini ifa
edebilmesi için aşıkların (ozanların) mutlaka sağlıklı bir ekonomik yapıya
kavuşturulmaları gerekiyor.
Ozanları,
çatısı altında toplayan bir meslek birliğine süratle gidilmelidir.
Aşıklarımız
Sosyal güvenlik kurumlarından yararlanabilmelidirler.
Geleneğe
bağlı olarak faaliyet gösteren ozanlarımızın buradan elde ettikleri gelirle
geçinebilmeleri sağlanmalıdır.
Resmi
ve özel kuruluşlarda istihdamları sağlanmalıdır.
Üniversitelerimizde
kürsüler oluşturulmalıdır.
Ozanlarımız
sık sık üniversiteler (özellikle edebiyat fakültelerine) e davet edilerek bu
geleneğe ait örnekler verdirilmelidir.
Bu
konudaki akademik çalışmalar artırılmalıdır.
Radyo
ve televizyonlarda ozanların katıldığı programlara yer verilmelidir.
Konu
ile ilgili belgeseller hazırlanıp yayınlanmalıdır.
Yazılı
basın konuya gereken ilgiyi göstermelidir.
Milli
Eğitim Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı marifetiyle usta aşıkların da ders
verebildiği kurslar açılmalıdır.
Belediyeler,
diğer resmi ve özel kuruluşlar yapılan kutlamalarda, şölenlerde aşıklara yer
vermelidirler.
"Türkiye
Cumhuriyeti'nin temeli kültürdür" diyen Büyük ATATÜRK'ÜN sözüne bağlı kalarak
kültürümüzün ayrılmaz parçası, önemli unsuru olan Aşıklık Geleneğinin
yaşatılması ve geliştirilmesi için hepimize görevler düşüyor.
Bütün
ozanlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Rasim Köroğlu