Rasim Köroğlu'nu tanıtabilmek için çocukluğumun belgesel bir
anısıyla konuya girmek istiyorum. Söyle ki; Emirdağ'ın Güveççi Köyü İlkokuluna
başladığımızda bizlerin üç-beş ayda zor öğrendiği okuma-yazmayı Mustafa Karakoç
adında bir arkadaşımız kırk günde öğrenmişti. Kader bizleri öğretmen etti.
Mustafa o zekasıyla köyde kaldı. Uzun süre yaşamını mağara bozması bir evde
devam ettirdi. Çileli yaşamı ve onunla mücadelesi hala sürüp gidiyor.
Rasim Köroğlu'nun şiirlerini ne zaman duysam, hemen Mustafa
aklıma gelir. Mustafa'nın o keskin zekasıyla Rasim'in şiir yeteneği gözümün
önünden bir sinema şeridi gibi geçer. Mustafa'nın zekasının farkında olmadığı
gibi, acaba, Rasim de bugüne kadar şiir yeteneğinin farkında olmadı mı derim.
Çünkü Sayın Köroğlu öğretmen olarak ondokuz yıl köylerde çalışmış, Eskişehir'e
geleli altı yıl olmuş. Üç yıl önce aramıza katıldığı ilk günlerde, "Sayın
hocam, sizin üslubunuz çok farklı, şiirleriniz de çok çok güzel..."
denildiğinde bu sözleri çekimser bir tavırla karşılamış ve hiç de itibar eder
görünmemişti. Fakat, birlikte olduğumuz, bu, üç yıl içinde katıldığımız
toplantılarda okuduğu şiirleriyle tüm dikkatleri üzerine çekmiş ve o esnada
orada bulunanlara gıpta ile şiir dinleme zevkini tattırmıştır. Ayrıca bu kısa
süre zarfında, Türkiye genelinde açılan şiir yarışmalarında, birincilik dahil,
çok sayıda ödül almıştır.
Bu denli duygularımı böylece belirttikten sonra, şiirleriyle
de ilgili olarak bazı düşüncelerimi aktarmak istiyorum. Köroğlu'nun şiirleri
toplumsal içeriklidir. Çünkü konularını halkın arasından ve günlük yaşamdan
gözlemleyerek almaktadır. Tatlı bir hiciv türündedir. Okuyucuyu hem güldürür,
hem de uzun uzun düşündürür. Hiciv yönüyle Hayyam'ı, düşündürücü yönüyle Neyzen
Tevfik'i andırır.
Üslup akıcı ve yalındır. Anlatımlarında doğallığı kendince
bir görev sayar. Zaten istese de süslü püslü cümleler kullanamaz.
Rasim Köroğlu'nun yazmış olduğu şiirlerde hicivle güldürü
adeta bütünleşmiş gibidir. Bir başka deyişle içiçedir. Bugüne dek yazılan Türk
şiirinde ender görülen olgulardan biridir bu. Hiciv yönüyle Hayyam'ın rubaileri
kadar anlamlı ve ağır; güldürü yönüyle de Neyzen Tevfik'in şiirleri kadar
düşündürücü ve tatlıdır.
"Bu denli bir yetenekle, bugüne dek nerede kaldın be
Rasim" diyor; Türk şiiri için, kendine özgü üslubunla senden çok şey
beklediğimi şiir severlere duyurmak istiyor, gözlerinde şiir adına defalarca
öpüyorum...
Muharrem Kubat
1999'da yayınlanan Körün Taşı adlı kitabın önsözünden alınmıştır.