Rasim Köroğlu: Taşlamanın Söz Mimarı
Masamda uzun zamandan beri Rasim Köroğlu'nun "Körün Taşı" isimli
taşlamalar şiir kitabı durmakta. Masamla birlikte tozlandı. Bir türlü güzeli
tarif edememenin sıkıntısı içerisinde normal dışı bir şeyler anlatabilmek için
beklettim durdum..
Enine koydum almadı, boyuna koydum dolmadı, zaman akıp gitti. Artık, Rasim
Köroğlu'nu anlatamamanın korkusu beni sardıkça sardı. Önce kolay gibi gördüğüm,
ifade engelleri yükseldikçe yükseldi. Nihayet onu anlatmak yerine, körün fil
misali kısım kısım bir şeyler anlatabilme takati ile karalamaya başladım.
Rasim Köroğlu, belki bir çok okuyucu için pek etkili bir isim olarak
gelmeyebilir. Fakat şiirini Rasim Köroğlu'nun kendi ağzından bir kere işitip, onun
sahne ortasında as solistler gibi mikrofon elde tatlı bir mesel ile başlayıp, konuyu
"Gelin/Kaynana", "Boşadı"," Organ Nakli" gibi her
biri toplumumuzun çok çarpıcı konuları olan ve herkesin kendisinden bir parça
bulduğu şiirlerine, daha doğrusu taşlamalarına başladığı zaman karşımıza çıkan
sanki bir Manavgat Şelale'sidir. Muhteşem kayalıkların üzerinde yüz binlerce
arının yapmış bulunduğu dev bir bal peteğidir. Engin bir okyanustur, sonsuz bir
gökyüzüdür. Onu dinleyen, bir mürit sessizliği içerisinde pür dikkat, en küçük
ayrıntıları bile atlamadan, saatlerce dinlemek ister. Şiir dinlerken beliren
yorucu atmosfer, Rasim Köroğlu'nun şiirlerini dinlerken yerini doğan bir sabah
güneşinin doyumsuzluğuna bırakır. Saatlerce dinleseniz yine doyamazsınız. Bir
ziyafet sofrasıdır. Hangi yemeği yiyeceğinize karar veremez, doydukça doymak
istemez bir arzu ile dinlemek için sabırsızlanırsınız.
O yorulmuştur. Okumak istemez. Bir as
solist gibi nazlanır. Siz alkışlarsınız. Siz şiir istersiniz. O sazı olmayan
bir halk aşığıdır. O felsefe yapmayan bir düşünürdür. O girift duyguların sade
ve taşkın pınarıdır. O, rakipleri meydana çıkma cesaretini gösteremeyen, tek
başına çırpınan bir pehlivandır. O söz sanatkarıdır.
Kendisi ile yaptığım bir görüşmede, kendisini
şöyle anlattı.
Rasim Köroğlu, 1953 yılında Sivrihisar'a
bağlı Halilbağı Köyü'nde dünyaya gelmiştir. Babasının adı Abbas, annesinin adı
Safiye'dir. 1974 yılında öğretmenliğe başlar. Mesleğinin yirminci yılında Eskişehir
merkez ilçeye atanır. Şiirle olan ilişkisi, ilgi düzeyinde orta okul
sıralarında başlar. Genellikle türkülerle beslenir. Halk edebiyatının
içerisinde yer alan aşıklık geleneğine ilgisi daha fazla artar. Öğretmen Okulu
yıllarında şiir yazma çabaları vardır. Ancak öğretmen olarak köylerde çalışmaya
başlayınca, şiir ile sadece okuyucu seviyesinde kalır.
1994 yılında Eskişehir merkez ilçeye atanınca Eskişehir Şairler Derneği ile
ilişkisi başlar. Küllenen şiir ateşi yeniden alevlenir. Kendisi oldum olası
şaka yapmayı seven bir mizaçtadır. Arkadaş çevresinde genellikle nüktedan ve
hoşsohbet birisi olarak tanınır. Fakat iç dünyası dış dünyasından farklıdır. İç
dünyasında oldukça karamsardır. Bu karamsarlık içte kalır, dış dünyaya ve şiire
ters olarak yansır. Her olayın garip yönünü görmeyi sever. Bu, gariplikleri
bulabilmek için de kendisini zorlamaz. Hemen her olay da normali değil de
yanlış ve çarpık tarafları görür. Çarpıklıklar onun daha çok dikkatini çeker. Bu
çarpıklıkları sözlü anlatımla, özellikle sohbetlerde, biraz abartarak, gülünç
yönlerini sivrilterek anlatmak hoşuna gider. Zaman zaman arkadaşları gülmece
türünde hikayeler ve anılar yazmasını tavsiye etmişlerdir. Şairimiz hikaye
tarzı yazmayı hiç denememiştir.
1996 yılında şiir yazmaya yeniden başlamaya
karar vermiştir. Kendisi yeniden yazmak yerine "İlk başladığım"
sözünü daha çok seviyor. "Çünkü lise yıllarında yazdığım beş on şiirden
başka bir şiir yazmadım diyebilirim" diyor. Yazmaya başladıktan sonra
taşlama tarzında daha başarılı olduğu Eskişehir Şairler Derneği'nde arkadaşları
tarafından fark edilir. Rasim Köroğlu, bu yönde cesaretlendirilir. Hatta bu
yöne onun tabiri ile sevk edilir. Neticesi "Körün Taşı" adlı şiir
kitabı.
Şiir kitabı, 1999 yılı kasım ayında basılır. Arka sayfasında üstat Feyzi Halıcı'nın
Rasim Köroğlu için yazdığı güzel duyguları yer alır. "Şimdileyin şiir
vadisinde bu gerçekleri bilen, gören ve yaşayan bir şair, Rasim Köroğlu, at
koşturuyor. Zamanın gerçekleri yansıtan ekranını kendisine konu yapmış. Kılı
kırk yaracasına öyle tesbitleri var ki insanı hayret ve hayranlık içinde
bırakıyor. Kara mizahla dolu değil mısraları" diyor.
Rasim Köroğlu'nun şiire olan ilgisinin daha öncede belirttiğimiz gibi
türkülerle başladığını söylemiştik. Özellikle bir türküyü dinlemesi bile
ezberlemesi için yeterliydi. Kendisinin belirttiğine göre, abartısız olarak 500–600
civarında türküyü ezbere bildiğini söylemektedir. Fakat şiir yazmaya
başlamasından sonra türküleri kolay kolay ezberleyemediğini, ezber özelliğinin
zayıfladığını belirtmektedir.
Şairi daha ziyade felsefi şiirler etkiler. En büyük arzusu yazabileceği en
güzel şiirin felsefi özellikli olmasını istemesidir.
Etkilendiği şairler daha ziyade saz şairleridir. Karacaoğlan, Veysel, Köroğlu,
Sümmani, günümüzdekilerden ise Reyhani, Mevlüt İhsani, Davut Sulari, Mahzuni
vb.şairlerdir.
"Sesim ve kulağım bana ihanet etmemiş
olsaydı mutlaka sazı elinde dolanan bir saz şairi olurdum" demektedir. Sesine
ve kulağına yeterince güvenememektedir. Şairimiz sanatın hiç birine ve şiirde
ölçülü veya serbest türüne karşı değildir. Güzel olan her şiirin yanındadır. Ancak
hece vezni ile yazılan şiirler tercih ettiği şiirlerdir. Kendisi serbest vezin
ile şiir yazmadığını ve denemekte istemediğini belirtmektedir.
Şiire geç başlamasının kendisi için bir olumsuzluk olduğunu, şiire ilginin
azlığı nedeni ile kendisini belki şiirden tamamen koparmayacağını ama şiire
sürekli çok sıkı sıkıya da bağlanamayacağını anlatır.
Şair, "Yazdığım şiirlerde söylemek istediğimi mümkün olduğunca kimseyi
kırmadan söylemek istiyorum. Bunu, söylemek istediğimi söylemekten vazgeçerek
değil de daha yumuşak bir ifade ile söylemeye çalışarak elde ediyorum. Ne
derece başarılı olduğumu okuyucunun takdirine bırakıyorum. Bu ilk kitabımın
göreceği ilgi ya devamını getirecek veya ilk ve son kitabım olmasını tayin
edecektir" demektedir.
Biz kendisinden daha nice nice kitaplara imza atmasını diliyoruz.
Bakınız kitaba önsöz yazan değerli şair ve eğitimci Muharrem Kubat Hocamız ne
diyor. "Köroğlu'nun şiirleri toplumsal içeriklidir. Çünkü konularını
halkın arasından ve günlük yaşamdan gözlemleyerek almaktadır. Tatlı bir hiciv
türündedir. Okuyucuyu hem güldürür, hem de düşündürür. Hiciv yönüyle Hayyam'ı,
düşündürücü yönü ile Neyzen Tevfik'i andırır. Üslup akıcı ve yalındır. Anlatımlarında
doğallığı kendisince bir görev sayar.Zaten istese de süslü püslü cümleler
kullanamaz"
"Körün Taşı" isimli şiir kitabı inanıyorum ki, Türk şiirine yeni bir
soluk, yeni bir üslup getirmiştir. Daha çok on birli ve sekizli hece vezni ile
yazılmış bulunan şiirler birer taşlama klasiği olarak edebiyatımızda yerini
alacağına inanıyorum.
Günlük yaşamında karamsarlığı kadar, çok zor karar vermesi ile de tanıdığımız
Sayın Rasim Köroğlu'yu her zaman şiir okurken, yazarken ve şair dostları, şiir severlerle
birlikte iken görmek istiyoruz. Eline diline sağlık diyoruz. Bu güzel şiir
kitabı için kendisini tekrar tekrar tebrik ediyor, başarılarının devamını
diliyoruz.